 Necmettin Ãahinler
Atan Kalpten Bilen Kalbe, Ãnsan Yayýnlarý, Ãstanbul, 2015, 156 s.
Allah “Yâsîn” yani “Ey insân” diye bize seslenirken içimizdeki/özümüzdeki “toplayýcý hakîkat’e, Hakîkat-i Muhammediyye’ye, sözde ve fiilde bizi her zaman isâbete ulaþtýracak Ãlâhî bilgiye, tenzîh ile teþbîhi cem etme yeteneðimize, bize hayat veren üfürülmüþ Rûh’a, hüviyyetimize ve bütün bunlarýn ortak adý olan Kur’ân’a” dikkatimizi çekiyor. Ãnzâl edilmiþi tenzîle, Kur’ân’ý Furkān’a, cem’i fark’a, bâtýný zâhire, celâli cemâle, kýsaca Azîz olaný Rahîm’e dönüþtüren ve insanlýða rahmet olan her benlik “Yâsîn”dir. Aslî hüviyyetlerinden perdelenmiþ olanlar ise nefsleriyle diri, fakat manevî yönleriyle ölüdürler. Onlarý yeniden diriltmek ve “atan kalplerini bilen kalbe” dönüþtürmek, ancak zikirle/Kur’ân’la mümkündür.
“Yâsîn” yani “Ey insân” olarak kendisine seslenilen “Ãmâm-ý Mübîn” özünde toplayýcý hakîkat/hikmet olan “Kur’ân’ýn kaydý” ile bu âleme gönderilmiþ bir “mürsel”dir. Onun sözleri/nefesi “Kur’ân’ý Furkān’a dönüþtürür” ve Rahmân’ýn zikrine tâbî olmuþ kalpleri diriltir. O, kendi toplumunun içinde “açýk bir uyarýcý/imam”dýr ve sevenlerini/baðlýlarýný nefslerinin perdelerinden kurtararak onlara ezelî/ebedî ödülü müjdeler. Ãmâm-ý Mübîn, Kitâb-ý Mübîn’in yürüyen/konuþan sûretidir. Ãmâm-ý Mübîn “kaderi kudrete dönüþtüren” kiþidir.
Özünde Kur’ân ile bu varlýk sahnesine çýkarýlan/gönderilen insân/mürsel yaratýlýþ gayesinde yani “Sýrât-ý Müstakîm”de yürüyecek ve sonra beden kabrinden/kozasýndan –manevî/rûhânî anlamda- yeniden dirilecek/doðacak ve böylece kendi hakîkatini keþfedecektir. Bu, ölü olan bir nefsin Hayy ile diriliþi, atan bir kalbin bilen bir kalbe dönüþmesi demektir. Artýk böyle bir kalp, kendi zamanýna ve çaðýna hayat veren bir kalptir. Bu kalbin rezonansý/týnýsýyla bütünleþenler “Ben”den “Biz”e, “Asr”dan “Dehr”e geçmiþlerdir. Çünkü Kur’ân, “Ân’ýn kurbiyetidir!”
|
|