Kullanc Ad:

Beni Hatrla

ifre:

ifremi Unuttum

Ana Sayfa | Tasavvuf Akademisyenleri | Tasavvuf Yaynlar | Tasavvuf Dergisi | Konuk Defteri | Fotoraflar | letiim | Haberler

Prof. Dr. Mahmud Erol KILIÇ Hocamýzýn yazýsý

Prof. Dr. Mahmud Erol KILIÇ Hocamýzýn yazýsý

'Pensilvanya mezhebi'ne karþý Anadolu irfaný

Sahih bir geleneðe baðlý olmayan çaðdaþ mistik kültler daha çok liderlerinin psiko-patolojik fantezileri ve onlara inanan saf kitlelerin iyi niyetleri üzerine inþa edilirler.

O gün ne olduðu sorusuna salt güncel politika, istihbaratçýlýk ve gazetecilik analizleri üzerinden cevap bulmaya çalýþmak sebep-sonuç iliþkisinin sadece sonuçlarýna bakmak demek olacaktýr. Oysa her sonucu önceleyen bir sebepler düzeyi vardýr ve onlar bilinmeden bütüncül bir analize sahip olunamaz. Zira sebepler düzeyi Prensipler, yani Ana Esaslara müteallik bir düzeydir. Bu konuda ilim adamlarýnýn ve özellikle de ilahiyat bilimi ile meþgul olanlarýn tahlillerine çok ihtiyaç vardýr.

Þöyle ki, sahih bir Geleneðe baðlý olmayan çaðdaþ mistik kültler daha çok liderlerinin psiko-patolojik fantezileri ve onlara inanan saf kitlelerin iyi niyetleri üzerine inþa edilirler. Dikkat edilmesi gerekir ki mistik kültler dediðimiz zaman sadece din kalkýþlý hareketleri anlamamak lazýmdýr. Tarih bazý ideolojilerin de benzer çehreye bürünebildiðini göstermiþtir. Çünkü bu durum, bu ideolojilerin son kertede dini/mistik bir hale gelmeden kapsayýcý olamamalarýndan kaynaklanýr. Ýnsan ve hayat, kökenleri itibari ile ilahi olduklarýndan, insan her þeyi dinleþtirmeden, ilahileþtirmeden içselleþtiremez. Yani insan dini bir varlýktýr (homo religious). Bu yüzden Komünizm gibi la-dini bir hareket de olsa, ateizm gibi Tanrý karþýtý bir düþünce dahi olsa, baðlýlarý katýnda yüceltilmekten kurtulamazlar.

Yüzyýlýn baþýndan itibaren pek çok yerde gördüðümüz, siyasetten kalkarak dinleþen kült hareketlerin son timsali, Kuzey Kore siyasal ideolojisi ve devlet yapýsýdýr. Siyasi ideolojilerin yaný sýra, hatta futbol gibi, müzik gibi her alanda buna þahit olunmaktadýr. Kutsallýk hiyerarþisi doðru ikame edilemediði durumlarda bu gibi yapýlar rol çalmaya baþlar. Fakat bu ilahlaþtýrmalar ve dinleþtirmeler, bir tek sahih ilah olduðu ve onun katýnda bir tek sahih din olduðu gerçeðini deðiþtiremez. Zira “Allah’tan baþka ilah yoktur” ve “Allah’ýn katýnda yegane din Ýslam’dýr”. Hakikat bu iken doðrunun ikame edilmediði yeri de sahtelerin dolduracaðýný unutmamak gerekir. Zira alemde boþluk yoktur.

Ýdeolojilerin yaný sýra dinler tarihi de böylesi Gelenek dýþý akýmlar ve liderler üretmesi açýsýndan münbit bir sahadýr. Yukarýda söylediðimiz gibi, ideolojik hareketler nihayetinde dinleþirken bazý dini hareketler de siyasallaþýr ve ideolojiye dönüþür. Bu türden çizgi dýþý dini hareketlerin bir sosyal problem haline dönüþmesi, o yapýlarýn siyasal alana uzanmalarýyla aþikar hale gelir. Sonuçta ideolojiden kalkarak dinleþenler ile dinden kalkarak ideolojileye dönüþenler bir noktada birleþmektedirler: O da dünyayý kurtarma misyonlarýný kendilerinde görmeleri. Theodor Herzl’in mesiyanik siyonizmi ile Adolf Hitler’in mistik “Beyaz Kartal” hareketini Nazi ideolojisi haline dönüþtürmesi, karþýt yönlerden hareket eden böylesi iki mühim hareket örneðidir. 1978 yýlýnda Guyana’da topluca intihar eden Jim Jones’un “Halkýn Tapýnaðý” hareketinden Güney Koreli Moon hareketine kadar, çaðýmýz böylesi pek çok kült hareketlere þahit olmuþtur.

Fakat bu liderlerin fantezileri, hülyalarý ve vehimleri sadece kendisine inanan insanlar arasýnda mütedavil kalmayýp bir devleti ele geçirmek, oradan dünyayý ele geçirmek ve hatta kainatý ele geçirmek gibi bilim-kurgu türünden senaryolara dönüþtüðünde, tehlike global düzeye çýkmýþ demektir. Üstelik yönetimini ele geçirmek istedikleri ülkenin üzerinde pek çok mihrakýn uzun yýllara dayalý emelleri de varsa, ortak çýkarlarý, bu guruplarý zamanla paralel hareket etmeye sevk eder. Lakin büyük operasyon için evvela yerli unsurlar bir öncü birlik olarak, bir Truva atý olarak kullanýlýrlar ve bu gurubun açtýðý kapýdan operasyonun ikinci ayaðý baþlar ve o andan itibaren daha büyük oyuncular sahaya girerler ve belki de ilk grubu da yiyerek olayý tam iþgal haline getirirler.

Þimdi bu ülke, üzerinde yedi düvelin emellerinin olduðu Türkiye'dir. Bütün dýþ güçlerin 1071 ve özellikle 1453'ten beri bu ülkenin birliðini, beraberliðini bozmak için çaba sarf ettikleri gerçeði gizli bir husus deðildir. Ne var ki yeni kurulan Cumhuriyet'in o dönemde moda olan iki hatadaki ýsrarlý tutumu, bugüne doðru uzanan ve bir türlü önlenemeyen problemlerin esasýný teþkil etmektedir. Birincisi etnik nasyonalizmi, dinin boþalttýðý kutsallýk alanýna oturtmasýyla ortaya çýkan Türk–Kürt problemi ki hala kanamaya devam ediyor. Ýkincisi ise dini, normal bir hayat felsefesi gibi görüp içselleþtirmesi gerekirken, kamusal ve sivil alandan dýþlanmasýnýn yol açtýðý problemler. Siz namaz dahi kýlýnamaz bir ordu oluþturursanýz, birileri de o orduya sýzma operasyonlarý yapar ve sonucunu acý bir þekilde görürüz. Bu çok mühim iki husus, çaðdaþ yönetim anlayýþlarýnda olduðu gibi normalleþmediði sürece Türkiye normalleþemeyecektir. Gerçekten de bu iki alan hariç, ülkemizin çok büyük problemleri yoktur. Ve bu iki açýðýmýzý iyi bilen yabancý istihbarat kaynaklarý özellikle bu alanlar üzerine yatýrým yapacaklardýr. Bir taraftan Doðu Anadolu’yu kaþýrlarken diðer taraftan dini alaný kaþýmaya çalýþmaktadýrlar. Son yýllarda doðrudan yapamadýklarý iþleri, bu iþ için hem uygun hem de hevesli olan, yukarýda tarifini vermeye çalýþtýðýmýz bir cemaatin ütopik ve fantastik emellerini kullanarak yapmaya kalkýþmalarý çok düþündürücüdür. Daha evvel kýsmen denedikleri bir iki operasyonu 15 Temmuz 2016'da kanlý bir darbe teþebbüsü ile sonuçlandýrmak istemiþlerdir. Fakat Allah'ýn inayeti, ruhanilerin himmeti ve halkýn yiðitçe mukavemeti ile buna muvaffak olamamýþlardýr. Bu dalalet ve ihanet içerisindeki gurubun deliliðinin, özel yetiþmiþ polisleri, esnafý, öðrencileri, hafýzlarý, imam ve derviþleri katletmek noktasýna kadar varacaðýný kimse tahmin dahi edememiþtir. Masum insanlarý öldürmeleri ve bazý durumlarda kendilerini de öldürmeleri, bu gurubun tam bir kült gurubu olduðunu göstermektedir. Kendileri için kullanýlan Haþhaþi benzetmesini bizzat kendileri doðrulamýþlardýr.

Gözden kaçýrýlmamasý gereken bir diðer ayrýntý da þudur: Bu gurubun liderinin, komþumuz Ýran ve onun mezhebi hakkýndaki yaklaþýmlarý belliydi ve bu durum onlarý kullananlar tarafýndan bir kenara zaten kaydedilmiþti. Tam da istenilen bir durum bu sayede yaratýlabilirdi. Yani þayet bu piyonlar Türkiye’yi ele geçirselerdi, arkalarýndaki üst aklýn bir sonraki planý (hep söylediðimiz ama bir türlü sesimizi duyuramadýðýmýz gibi) Türkiye–Ýran savaþý çýkarmak olacaktý. Böylece iki büyük Müslüman ülkeyi birbirlerine kýrdýrtarak aklýmýn ucuna dahi getirmek istemediðim hedeflerine ulaþacaklardý. Ben komþumuzla olan problemlerimizi masada halledebileceðimiz kanaatindeyim.

Ne var ki her aklýn üstünde bir akýl daha vardýr. Ve o en üst akýl bu oyuna karþý bir oyunla cevap vermiþ ve teþebbüs akim kalmýþtýr. Türkiye'deki bütün sahih yapýlar ve halklar bu iþgale mukavemette yerlerini almýþlardýr. Yeri geldiðinde tasavvufi temalarý da meþruiyet arayýþý için kullanan bu omurgasýz, kiþiliksiz, yanardöner sahte inisyatik yapýnýn hiç bir dini, manevi yönünün kalmadýðý ortaya çýkmýþtýr. Baþlangýcýnda belki öyle saiklerle bazý samimi insanlarýn teveccühlerini kazandýlarsa da, en sonunda o insanlara da ihanet ederek uluslararasý güçlerin oyuncaðý haline düþtüler. Bu rezil son, böylesi bütün yapýlarýn, sahte cemaat ve sahte tarikatlerin ibret almasý gereken bir sondur. Memleketimizin asil evlatlarý, kökü dýþarýda her türlü operasyona karþý milli mukavemetini sürdürmüþtür. Saðcý/solcu, çok dindar/az dindar, Türk/Kürt, Sünni/Alevi her zýt gurup bu noktada birleþmiþtir. Câmiu’l-ezdâd’ý bize öðreten Geleneðin ustalarýna selam olsun. Zýtlarýn dahi birleþtiði bir metafizik alan demek ki varmýþ; bunu sizden öðrendik. Mevlana’dan, Yunus’tan bunu öðrendik. Bu dini ve milli þuurla mücehhez hakiki derviþan, arifan, sufiyan ve mücahidan da þehadetleri pahasýna bu vatan müdafaasýnda yerlerini almýþlardýr. Artýk hepimiz yek vücuduz. Ama bunu sürdürebilmemiz için yüksek irfanla ve vahdet neþvesiyle hareket etmeliyiz. Çapsýz, liyakatsiz, mürai tipler bu büyük yükü omuzlayamazlar, bu da biline.

Bu arada, bu menfur olayý kendi meþrepleri doðrultusunda yorumlayarak, fýrsattan istifade ile bu topraklarýn asli harcý olan muazzez tasavvufa saldýranlar da yavaþ yavaþ arz-ý endam etmeye baþladýlar. Bu da sorun içinde ayrý bir sorun olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Anadolu’da hiçbir tarihi olmayan bu nevzuhur hocalar, Kur’an’da “Allah ve resulüne ve sizden olan ulul’emre itaat edin” ayetini bilmezcesine, “itaat” kavramýný sorgulamaya kadar vardýlar. “Onlarýn kalpleri vardýr aklederler” ayetini hiçe sayarak “aklýn yerine kalp malp koyarsanýz böyle olur” diyen pek çok geleneksiz ve aklý karýþýk ulema ahkam kesmeye baþladýlar. Bazý þeyh bozuntularý da bunlarýn ekmeðine yað sürdüler. Sahte dinlerin yanýnda Allah’ýn dini, þeytanýn yollarý yanýsýra Rahman’ýn yolu (tariki) olduðunu unutan bu yazarlar, yine kült ile tarikatý birbirine karýþtýrmaya baþladýlar. Hatta Felsefe tarihinin en büyük ustalarýndan Pisagor’u bile haþhaþi yapan yazýlar ortalýðý kapladý. Tam bir zihni kaos. Hasýlý bu olay ülkemizin sadece siyasi istikrarýný deðil, düþünce dünyasýný da alt üst etmiþe benziyor. Kim bilir belki bu sayede taþlar yerine daha saðlam oturacaktýr. Öyle ümid edelim. Unutulmasýn ki mütenebbîler (sahte peygamberler) vardý ve her zaman olacaðý gibi sahte dini liderler (müteþeyyihler) de olacaktýr. Bizi bunlarla korkutmayýnýz. Unutmayýn ki sahteler, bir þeyde hakikat olduðunu gösterir. Sizin sahteniz dahi yoksa kýymet-i harbiyenizi bir kere daha düþününüz.

Erenlerin nefesi ile kurulan bu Devlet’in manevi hamileri, Allah’ýn izniyle son sahtekarý da suçüstü yapmýþlardýr. Saf ve samimi duygularla daha evvel bu yapýya gönül vermiþlerin karar aný bu son olaydýr. Bir mü’min ancak bir kere kandýrýlýr. Ýkincisi ise ahmaklýktýr.

Bu ülkenin normalleþmesi için gereken, yukarýda saydýðým iki alandan biri olan din alanýndaki normalleþme, ancak yedi asýrdýr bu topraklarýn kurucu babalarý olan Erenlerin, Ariflerin Ýslamý ile olacaktýr. Yoksa ne Þiraziler’in mezhebinin, ne Lawrence’in kurdurduðu mezhebin ve ne de Pensilvanya mezhebinin bu topraklarda tutunma þansý yoktur.
Kaynak: AA
http://aa.com.tr/tr/analiz-haber/pensilvanya-mezhebine-karsi-anadolu-irfani/615261

Gelimi Arama

Hzl Eriim

Saya

Dost Site

Kullanlabilir renk seenekleri
AYDINLI WEB TASARIM --> rtibat iin: aaydinli@gmail.com

Site Yneticisi: Halil brahim imek

bilgi@tasavvufakademi.com